Quantcast
Channel: Yeni Safak - Aktüel
Viewing all 32783 articles
Browse latest View live

70'lik çift hobilerini mesleğe dönüştürdü70'lik çift hobilerini mesleğe dönüştürdü

$
0
0

Gaziantep'te emekli olduktan sonra boş zamanlarını değerlendirmek için tahtaları şekillendirmeye başlayan 72 yaşındaki Mithat Çopur, eşiyle birlikte tasarımlar yapmaya başladı.

Çocuklarının tavsiyesi üzerine 9 ay önce dükkan açmaya karar veren Mithat ve Kadriye Çopur çifti, birbirlerine sevgileriyle de çevresindekilerin hayranlığını kazanıyor.

Eski Buğday Pazarı'ndaki küçük ve tarihi dükkanlarını her sabah birlikte açan yaşlı çift, Türk Sanat Müziği eşliğinde güne başlıyor.

Ağaçları hediyelik eşyalara döndürüyor.

Ağaçların hikayesi anlatıyorlar

Birbirlerini bir an olsun yalnız bırakmayan çift, "Arasa Tahtacı Atölyesi" adını verdikleri dükkanlarında kendi deyimleriyle "ağaçların hikayesini" anlatıyor.

Limon, ceviz, Antep fıstığı, çam, zeytin gibi ağaçlardan elde edilen ahşapları, hediyelik eşyaya dönüştüren çift, yaptıkları tasarımlarla takdir topluyor.

Esas mesleğinin mobilyacılık olduğunu ifade eden Çopur, "Bu yaşıma kadar reklamcılıktan ticarete birçok iş yaptım. Mobilyacılıktan emekli olduktan sonra ahşaptan ufak tefek eşyalar yapmaya başladım. Eşim de bana sürekli fikirler verirdi, yardımcı olurdu. Sonra hobimizi imalata dönüştürmeye karar verdik" dedi.

Eşimin yanında olması güç veriyor

Allah kuvvet verdiği sürece işine devam edeceğini vurgulayan Çopur, şunları kaydetti:

  • "Eşimle birlikte çalışıyoruz. Ailedeki herkes destek oluyor. Atölyeye girdiğim zaman ne yapacağım bellisiz. En güzel ne yapılacaksa onu yapıyorum. Buraya gelen vatandaşlar ağaçları benim işlediğimi duyunca şaşırıyorlar. 'Bu yaşta nasıl yapıyorsunuz' diye soruyorlar.
  • Hakikaten bir zeytin ağacını işlemek mermeri işlemekten daha zor ama bir eseri meydana getirmek çok rahatlatıyor. Yaptığımız eşyalara torunlarımızın adını veriyoruz. Eşimin benim yanımda olması güç veriyor. Birlikte çok mutluyuz. Allah bütün çiftleri ömür boyu mutlu etsin inşallah."

Kanser tedavisinde zerdeçallı ilaç çalışması

Sinemanın gizli kahramanı Hollywood'a uzandı

Bakan Selçuk’tan dijital mahremiyet uyarısı: Çocuklarınızın fotoğrafını paylaşmayın


Bahçeli'den Atatürk istismarına sert tepkiBahçeli'den Atatürk istismarına sert tepki

$
0
0

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yılmaz Özdil'in Atatürk'ün adını istismara varan boyutlarda kullanarak pazarlama yapmasına tepki gösterdi.

Devlet Bahçeli, "1881 adet Atatürk hakkındaki kitabını 2500 liradan satanların beka sorunu değil, ballı kaymaklı ticaret sorunu vardır. Bu sorunu da alavere dalavere ile çözmüşlerdir" dedi.

4 milyon 700 bin lira ciro yapmıştı

Yılmaz Özdil'in yazdığı Mustafa Kemal isimli kitabın özel serisi 1881 adet basılarak 2 bin 500 liradan satışa sunulmıştu. Kırmızı Kedi Yayınevi'nin Twitter hesabından atılan tweetle reklamı yapılan kitabın fahiş fiyatı sosyal medyada her kesimden büyük tepkiyle karşılanmıştı.

Sosyal medya kullanıcıları kitabı "Atatürk istismarı" olarak yorumlamıştı.

4 saatte tükenen kitaptan 4 milyon 700 bin lira ciro

Yılmaz Özdil'in 2 bin 500 TL'lik kitabını 1 milyon TL'den satışa çıkardı

Gönülden seferberlikGönülden seferberlik

$
0
0

“İyi şeyler ancak iyi şeylerden doğar” anlayışıyla hayata geçirilen Genç Gönüllüler, Gönül Bağı, Gençliğin İyilik Hareketi, Damla Projeleri gibi uygulamalar hayata geçti. Bu projelerle toplam 3 milyon 443 bin 957 genç, gönüllük faaliyetine katıldı.

GÖNÜLLÜLERİ VE KURUMLARI BULUŞTURUYOR

“Sen de gönül ver!” sloganıyla ülkede bir gönüllülük kültürü oluşturmak amacıyla Bakanlık bünyesinde çalışmalarına başlayan Genç Gönüllüler Platformu www.gencgonulluler.gov.tr internet sitesi, bir yıldan fazladır gönüllü arayan kuruluşlarla gönüllü olmak isteyenleri bir araya getiriyor. Ayrıca, Genç Gönüllüler mobil uygulaması sayesinde gönüllü ilanlarını anında görerek, istenen ilana her yerden başvuru yapmak da mümkün.

REFERANS İMKANI VERİYOR

  • Sistem, gençlerin katıldıkları gönüllülük faaliyetlerini belgeleyerek, ileride iş ve burs başvurularında referans sunmalarını sağlıyor. Böylece bir yandan gönüllülük faaliyetleriyle topluma karşılık beklemeksizin hizmet ederek kişisel ve sosyal becerilerini geliştiren gençler, diğer taraftan kariyer planları için önemli referanslar elde ediyorlar.

EN ÜCRA KÖŞEYE KADAR

Gönüllü öğretmenlik, fidan dikme, çevre temizliği, hasta ve yaşlı ziyaretleri, okul boyama, kütüphanede ya da müzede gönüllü çalışma, yardım kampanyaları gibi yüzlerce gönüllülük faaliyetinin ve pek çok eğitim programının yer aldığı Platform, en ücra köşesine kadar ulaşarak doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine tüm ülkeye hizmet veriyor.

CHP'nin İzmir adayı Tunç Soyer oldu

CHP Sancaktepe İlçe Yönetim Kurulundan toplu istifa

Sigara içen imam olamayacakSigara içen imam olamayacak

$
0
0

Diyanet İşleri Başkanlığı, Başkan Ali Erbaş imzasıyla tüm birimlere gönderdiği resmi yazıyla, sigara içen personele bu yıldan itibaren hac görevi verilmeyeceğini açıkladı. Kararı değerlendiren Erbaş, “Daha sonraki yıllarda sigara kullananlar sınava dahi giremeyecek. Belki daha sonraki aşamalarda din görevliliği sınavlarında sigara kullananlar tercih edilmeyecek. Bunu çok önemsiyorum” dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı sigara içen personele yaptırım kararı aldı ve Başkan Ali Erbaş imzasıyla, 17 Ocak’ta tüm birimlere gönderdiği resmi yazıda sigara içen personele bu yıldan itibaren hac görevi verilmeyeceğini açıkladı. Kararı değerlendiren Ali Erbaş, Başkanlık tarafından bugüne kadar alınan en hayırlı kararlardan biri olduğunu ve sigaranın asrın felaketleri arasında yer aldığını söyledi.

HARAM OLDUĞU KANAATİNDEYİM

Din görevlilerinin sağlığa zararlı bir maddeyi kullanmasının çok yanlış olduğunu vurgulayan Erbaş, şöyle devam etti: “Bu yıl hem hac hem de umre organizasyonlarında sigara kullanmayan din görevlilerimizi tercih edeceğiz. Daha sonraki yıllarda sigara kullananlar sınava dahi giremeyecek. Belki daha sonraki aşamalarda din görevliliği sınavlarında sigara kullananlar tercih edilmeyecek. Bunu çok önemsiyorum. Sigaranın pek çok ilim adamı ve alim tarafından haram olduğu söyleniyor. Şahsen benim de kanaatim bu yöndedir. Bizim bu noktada çok dikkatli olmamız, hassas davranmamız gerekiyor. Din görevliliği gibi mukaddes bir vazifede imamlarımızın, bütün görevlilerimizin bu tür alışkanlıklardan uzak durmaları gerekiyor.

ZARARLARINI ANLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Hac ibadetinin nefis terbiyesi olduğunu hatırlatan Erbaş, “Nefis terbiyesi için gittiğimiz Arafat’ta çadırların etrafındaki sigara izmaritlerini görünce benim yüreğime sanki bir hançer saplanıyor. Arafat’ta vakfe öncesi ya da sonrası bir Müslüman kardeşimin elinde sigara gördüğüm zaman çok üzülüyorum” diye konuştu.

  • Sigarayla mücadele konusunda alınması gereken çok fazla önlem olduğuna dikkat çeken Erbaş, Diyanet’in sigara kararı almasında ise vatandaşlardan gelen şikayetlerin de etkili olduğunu söyledi. Vatandaşların, elinde sigara bulunan bir din görevlisi görmek istemediğini söyleyen Erbaş, sigaranın nasıl bir tehlike olduğunu millete vaaz ve hutbelerde anlatmaya devam edeceklerini bildirdi.

KORUMAMIZ GEREKİYOR

Diyanet’e verilen en önemli vazifenin toplumu din konusunda aydınlatmak olduğunu vurgulayan Erbaş şunları kaydetti: “Milletimizi beş konuda korumamız gerekiyor. İnsanların aklını, nesli, canı, malı ve dini korumak. Şöyle bakıyorum, sigaranın cana, mala, nesle, akla ve dine zararı var çünkü bir bağımlılık meydana getiriyor. Din de bağımlılıklardan insanı uzaklaştırıyor. Zararlı olan bağımlılıklardan insanların uzak olması gerekiyor, din bunu emrediyor. Dolayısıyla bizim en önemli vazifelerimizden birisi de insana zarar veren şeylerden insanı korumak. Bu açıdan sigarayla mücadele konusunu bir vazife addediyoruz.” Kararla ilgili milletin desteğini beklediklerini ve din görevlilerini hassas davranmaya davet ettiklerini söyleyen Erbaş, herkesin sigara bağımlılığından kurtulmasını Allah’tan niyaz ettiğini söyledi.

  • Mücadelenin başlangıcı
  • Başkan Ali Erbaş sigara kullanımıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Sadece bizim ülkemizde sigaraya ödenen paranın miktarı 30 milyar doları buluyor. Bu, 150 milyar lira anlamına geliyor. Dünyada her 3,5 saniyede bir insan açlıktan ölüyor. Sadece ülkemizde sigaraya ödenen paranın yarısı açlıktan ölecek olan insanlara verilse, o insanlar açlıktan kurtarılıyor. Sigara yerine binlerce okul, hastane yapılabiliyor. Binlerce aç ve açıkta olan mülteci insan, bulundukları konumdan kurtarılabiliyor ama maalesef sigara yüzünden ortaya çıkan hastalıkları tedavi etmek için de bir o kadar daha para harcanıyor. Dolayısıyla bu kararımızı, bu büyük felaketle mücadelenin bir başlangıcı olarak kabul ediyoruz.”

Kanser tedavisinde zerdeçallı ilaç çalışması

Koçu eşliğinde İstanbul yolculuğuKoçu eşliğinde İstanbul yolculuğu

$
0
0

Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul’un kütüğünü oluşturmak üzere 1944’te başladığı ve 1973’e kadar kaynak tarama ve madde yazım çalışmalarını yürüttüğü İstanbul Ansiklopedisi arşivi SALT ve Kadir Has Üniversitesi iş birliğiyle dijitale aktarılıyor.

Koçu’nun ansiklopedi için sokaklardan mimari yapılara, adetlerden şehir efsanelerine uzanan araştırma sonucu ansiklopedinin G harfine kadar olan 11 cildi Koçu hayattayken yayımlanmıştı. Üç yıl sürecek projeyle birlikte ansiklopedinin basılı ciltleri ve yayınla ilgili muhtelif nitelikte binlerce belge dijital ortama aktarılarak erişime hazırlanıyor. Kadir Has Üniversitesi’nin yaklaşık 20 bin ögelik bir belge grubu hâlinde devraldığı İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Koçu’nun tasarı aşamasında kalmış gelecek ciltler için derleyip kurguladığı, yer yer kaleme aldığı kapsamlı malzeme ile şahsi kütüphanesinden 1460 yayını içeriyor.

Projenin detaylarını SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Meriç Öner’e sorduk.

Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'nin ve çok sayıda belgeyi dijital ortama aktarma fikri nasıl doğdu? Neyi amaçlıyor bu proje?

İstanbul Ansiklopedisi, tarihçi ve romancı Reşad Ekrem Koçu’nun (1905-1975) otuz yılını adadığı bir çalışma. Koçu, şehrin “kütüğü”nü oluşturmak fikriyle ansiklopedi olarak tanımladığı yazılı ve çizili bir yayın meydana getirmeyi girişiyor. İstanbul’un mahalle, mimari yapı, âdet, efsane ve tarihî olaylarının yanı sıra şehir için önemli gördüğü çok sayıda tanınmış veya alelade kişileri maddeler hâlinde sıralıyor; “bakınız” ibareleriyle birbirine örüyor.

Bugüne kadar yayımlanmış ve kamuya açık çeşitli kütüphanelerde de erişimde olan kısım, çalışmanın A ile G harfleri arasındaki bölümü. 2018 sonbaharında Kadir Has Üniversitesi’nin bünyesine kattığı ve SALT Araştırma tarafından dijitalleştirilip kataloglanacak olan bölüm ise büyük çoğunlukla ansiklopedinin geri kalanına dair arşiv belgelerini içeriyor.

Üniversite’nin sahipliğindeki 20.000’e yakın orijinal belge, İstanbul Ansiklopedisi meraklılarının hayal edeceği gibi basıma hazır bir taslak değil. Ancak Koçu’nun hazırladığı madde listeleri; kimi daktilo edilmiş ve imzalanmış metinler, kimi bir kenâra eski Türkçe ile alınmış notlar; baskı için tamamlanmış illüstrasyonlar ile basit krokiler; henüz kesin bir yeri bulunmadığı izlenimi veren gazete ve dergi kupürleri; az sayıda fotoğraf gibi çeşitli malzemeden niyet ve yönemlileri tahlil edecek düzeye gelmek mümkün. Günümüzde dijital ortamın kendi başına bir değer olarak konuşulması hayli komik. Araştırmalarımız, haberleşmemiz ve hatta toplaşmalarımız kendiliğinden böyle gerçekleşiyor. Dolayısıyla asıl işi veya fikri dijital ortama aktarmaktan başlayarak tarif etmek yolu dolandırmak olacak. Elbette dijital olanı erişim kapasitesinden ötürü tercih ediyoruz. Süreçte ise bu tekil belgelerin birbirine olan mesafelerini tayin etmek önem kazanıyor.

Reşat Ekrem Koçu'nun çalışmaları İstanbul hafızası açısından oldukça önemli... Bu arşivin dijitale aktarılmasının önemi nedir sizce? Proje tamamlandığında araştırmacılara, edebiyatçılara ve okurlara ne sunacak?

Koçu’nun anlatımları da, onları sıralamayı tercih ettiği ansiklopedi kurgusu da çoğu yerde nesnel bir tarihsellikten hayli sapıyor. Bu bakımdan ansiklopediye İstanbul’un hafızasına dair dolaysız bir kaynaktansa, şehirde yaşanan kayıp hissinin sıradışı bir dışavurumu olarak bakmak bana daha samimi geliyor.

  • Arşiv çalışması tamamlandığında İstanbul Ansiklopedisi tamamlanmayacak ama Koçu’nun sözgelimi C harfinde müjdesini verdiği T’den bir maddenin elimizdeki son hâlini inceleyebileceğiz. Ya da basılı ciltlerler karşılaştırarak otuz sene içerisindeki yaklaşım farklarına dair daha sağlıklı fikir yürütebileceğiz. Belki de bütün belgeler tarandıktan sonra çalışmanın neden hiçbir zaman tamamlanamadığını anlayacağız. Ansiklopedinin önemli bir özelliği çok katılımcılı olması. Belgelerin erişime açılması sayesinde başından beri bu işle ilintili olan pek çok tarihçi, yazar ve çizerin çalışmalarına da daha fazla kaynak sağlanmış olacak.

Örneğin, arşivi saltresearch.org’da incelemeye açık olan ressam Sabiha Rüştü Bozcalı. Mevcut ciltlerdeki imzalı çizimlerinin yanı sıra basılmamış maddeler için tamamladıkları, Bozcalı’nın çok yönlü üretimi ve İstanbul’daki etkinliğine dair yeni girdiler sağlayacak. SALT’ın arşivler konusundaki en temel hassasiyeti içeriğin eksiksiz olarak kamuya açılması. Kadir Has Üniversitesi’yle ortak bağımsız bir yazılımda konumlanacak olan İstanbul Ansiklopedisi arşivi de aynı prensiple çevrimiçi erişime açık olacak. Birbirinden yer yer kopuk bir belge yığını, bir nevi dedektiflik sürecinden sonra farklı düzlemlerdeki ilişkileri izlenebilir biçimde sunulacak. Bu ortam sayesinde araştırmacı, okuyucu ve meraklıların Koçu ve diğer yazarlardan, hafızanın tutulma biçimlerine çok çeşitli konuda daha kapsamlı çalışmalarının mümkün olacağını umuyoruz.

SALT bu süreçte nasıl bir çalışma yürütecek?

Üniversite ile kurumun iş birliği, birbirinden destek alma ve karşılıklı öğrenme prensiplerine dayalı. SALT Araştırma’da koruma, dijitalleştirme ve kataloglamayı kapsayan süreçlerde uzman bir ekibimiz var. Projenin ilk aşaması, bu ekibin yönlendirmesiyle dijitalleştirme çalışmalarını tamamlamak. Kataloglama işini, yani bir belgenin üzerinde taşıdığı her nevi bilginin arşive kayıt edilmesini tarama ile eş zamanlı yürütüyoruz. Ancak nesneler çoğu zaman kendilerine dair en kritik bilgiyi içermeyebiliyor. Örneğin cami olduğu aşikar bir çizimin tam olarak hangi yapıya ait olduğu, hatta gerçekten İstanbul’dan olup olmadığını bile keşfetmek gerekli.

  • SALT ve Kadir Has Üniversitesi’nin sürdürdüğü araştırma projeleri sayesinde tarama ve kataloglama işlerinde sürekli görevli bir gruba eşlik eden danışmanlar tayin edildi. Giderek basılı ciltlerin bu anlama sürecinde bize nasıl yol gösterebileceğini ayırt edebiliyoruz. Buna göre 2019’un ilk yarısında mevcut ansiklopediye dair programlar yaparak araştırmacı ve konuşmacılar ağırlamak, Üniversite’nin düzenleyiciliğinde atölye çalışmaları yürütmek ve açık çağrılarla sunumlar gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Ayrıca bu tip çözümlemeler gereken arşiv çalışmalarında, makine zekâsından ne biçimlerde faydalanabileceğimizi öğrenmek için uluslararası yazılım uzman ve araştırmacıları ile yalnızca dijital verilerle çalışan yeni nesil tasarım stüdyolarını İstanbul’da ağırlayacağız.

Sonraki adımları tarif etmek, ancak işin başından itibaren kabaca bir seneye yayılan bu çalışmaların sonunda mümkün. Belgelerin teşhis ve doğrulanmasında teknoloji ile kamu katkısının eş düzeyde olacağını sanıyorum ve bunu çok heyecanlı buluyorum.

Tecrübemiz böyle katmanlı bir içeriğin anlamlandırılmasının en az üç seneye yayılacağını gösteriyor. İlk dönem çıktıları üzerinden hayallerimiz şekillenecek, yönümüz belirginleşecektir.

Bu proje tamamlandıktan sonra Koçu için yeni çalışmalar planlanıyor mu?

Arşiv, Koçu’nun ne denli tutkulu bir toplayıcı olduğu fikrini doğruluyor. Bu aynı zamanda eldeki 20.000’e yakın belge ile 1400’ün üzerinden yayının yazar hakkındaki meraklarımızı gidermek için çok mazbut bir miktar olduğu anlamına geliyor. Üniversite, Koçu’ya ait olduğu kesinleşen başka yayınları da bünyesinde katarak kütüphanesini genişletme yolunda. Aynı durum henüz yeri bilinmeyen diğer orijinal belgeler için neden geçerli olmasın? Böyle birikimlerin doğru aracılıkla kamuya sunulması için kurumların sorumluluktan kaçmayacağı kesin.

Paris’te Sarı Geceler

İyi sanatçının sırrı kalpteİyi sanatçının sırrı kalpte

$
0
0

Günümüzün en büyük keman sanatçılarından biri kabul edilen Sarah Chang yeniden İstanbul seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor… Sanatçı 9 Şubat akşamı saat 21.00’de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde bir konser verecek. Henüz 8 yaşındayken New York Filarmoni eşliğindeki ilk konserini veren Chang, 20 yılı aşkın kariyerinde dünyanın önde gelen orkestraları, şefleri ve eşlikçileri ile birlikte sahne alan Chang, zengin repertuvarı ve özgün yorumuyla klasik müzik sevenlerin gözdesi… Sanatçının Brahms ve Bruch’un keman konçertolarını seslendirdiği son kaydı Gramophone dergisi tarafından gelmiş geçmiş en iyi 250 albüm kaydı olarak seçildi. Bununla birlikte sayısız ödül ve başarısı var… Türk seyircisiyle buluşmaktan keyif aldığını belirten Chang konser öncesi sorularımız yanıtladı…

Vivaldi, Brahms, Sibelius ve Shostakovich'e uzanan çok geniş bir repertuvarınız var. Kendi repertuvarınızı nasıl oluşturdunuz?

Keman repertuvarının sonsuz olduğunu düşünüyorum. Öğrendiğim kadarıyla her zaman daha fazlası var. Brahms’ın, Sibelius’un standart repertuvarını seviyorum. Fakat repertuvarıma her sezon repertuvarımda yepyeni çalışmalar sunmaya çalışıyorum. Repertuvarın büyük bölümünü Juilliard’da öğrenci olduğum sırada öğrendim. Ama şimdi bile konserlerimin arasında yeni şeyler öğrenmeye zaman harcıyorum.

SAHNEDEKİ HER ŞEY GERÇEK

Son kaydınız Gramophone dergisi tarafından tüm zamanların en iyi 250 albümü arasında gösterildi. Aslında geleceğe kalan müzisyenlerden birisin. Ya mesajınızı geleceğe sorarsam?

Klasik müzik sanatçısı olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum ve canlı bir konsere bağlı elektrik atmosferini seviyorum. Her şeyi canlı yapıyoruz. Dudak oynatma yok, flaş ışıklar yok, yapay sis yok. Sahneye çıkıyor ve oynuyoruz ya da oynamıyoruz. Bu dürüstlüğü takdir ediyorum.

Bir müzisyen olarak nelerden ilham alıyorsunuz?

Çalıştığım diğer müzisyenlerden, sanattan ve ilişkilerden ilham alıyorum. Gerçek bir sanatçı olmanın yolu açık bir kalbe sahip olmaktan ve bunu izleyiciyle paylaşmaktan geliyor.

Bir sanatçı geleceğe kalmak için ne yapmalı?

Müziğe başladığımı dönemden farklı bir aşamadayız. İnternet ve sosyal medyanın bundaki rolü büyük. Fiziksel olarak CD’ler daha az ama sahnede olmanın ve performans sergilemenin temeli hala heyecan verici ve çok özel. Yetenek ve başarı her şeyin kombinasyonu. Yetenek olmadan işleriniz hiçbir şey demektir. Fakat çok çalışmadan sanatınızın kalitesini koruyamazsınız. Doğru ekip ve destek olmadan her şey parçalanır. Dolayısıyla hepsinin el ele yürüdüğüne inanıyorum.

Daha önce de Türkiye’de çok fazla konser verdiniz… Türk seyircisiyle etkileşiminiz nasıl?

Türk izleyiciler gerçekten inanılmaz. Çok kültürlü, çok sıcak ve çok davetkar… Türkiye'de her zaman çok güzel zaman geçirdim ve tekrar orada olmayı dört gözle bekliyorum.

Koçu eşliğinde İstanbul yolculuğu

İnsani yardımda yeni ve güçlü bir bölgesel aktör OIC-RED Networkİnsani yardımda yeni ve güçlü bir bölgesel aktör OIC-RED Network

$
0
0

DR. KEREM KINIK / TÜRK KIZILAY GENEL BAŞKANI VE ULUSLARARASI KIZILAY-KIZILHAÇ DERNEKLERİ FEDERASYONU BAŞKANI

Mavi Küre’nin sakinleri olarak hepimizin huzurlu, mutlu ve güvenli bir gezegende yaşama için ortak arzusu olsa da bunun için ortak ve küresel bir irade koyabildiğimiz pek söylenemez. Büyük umutlarla girilen 21. Yüzyıl, insanlık adına “MDG-Bin Yıl Hedefleri” gibi güçlü çabalarla başlasa da her geçen yıl insan ıstırabının daha da artmasına tanıklık etti.

Özellikle geçtiğimiz on yıl, savunmasız nüfusları küresel ölçekte etkileyen doğal ve beşeri afetler sebebiyle oldukça zorlu geçmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bölgesi, diğer bölgelere kıyasla bu kriz ve afetlerden en çok etkilenen bölge konumundadır ve ne yazık ki bu eğilim artış göstermektedir.

AŞIRI YOKSULLUK, ÇATIŞMALAR VE AFETLER

Dünya genelinde aşırı yoksulluğun pençesindeki insanların yaklaşık yarım milyarı İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi ülkelerde yaşamaktadır ve yeterli sanitasyon hizmetlerine nüfusun yarısından azı erişim sağlayabilmektedir. Bu ülkelerde doğan bebeklerin yüzde 4’ü beş yaşına ulaşmadan ölmektedir. Silah zoru ile yurtlarını terk eden yaklaşık 69 milyon mültecinin yüzde 61’i yine İİT bölgelerinde yaşamaktadır. Bugün 135 milyon kişi çatışmalar ve doğal afetler nedeniyle yıkıma uğramış olup yardıma ihtiyaç duymaktadır ve bunların büyük çoğunluğu (yüzde 71’i) İİT ülkelerinde yaşamaktadır.

İİT ülkeleri çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerden oluşmasına rağmen, ortalama Küresel Açlık Endeksi (GHI) 21 puanla çok yüksek olup ciddi bir açlık seviyesine işaret etmektedir. Buna ek olarak, 2009-2013 yılları arasında dünyadaki gelişimi yetersiz çocukların üçte biri ve normalden az kilolu çocukların %20’si İİT ülkelerinde bulunuyordu. İİT ülkelerinin çoğu “kötü beslenmenin çift taraflı sıkıntısını” da yaşamaya eğilimlidir; bazen hem yetersiz beslenme hem de aşırı beslenme bir arada ve yüksek seviyelerde görülmektedir.

Silahlı çatışmalar, iklim değişikliklerine bağlı afetler, zorunlu göç, yoksulluk, insanı ve toplumu koruyacak küresel mekanizmaların zaafları gibi durumlardan etkilenen milyonlarca insan, acil insani destek ve yardıma ihtiyaç duymaktadır.

MÜŞTEREK MÜDAHALE VE İŞBİRLİĞİ ZARURİ

Olağanüstü durumlar, afetler ve felaketler, İİT bölgesinde bulunan birçok Kızılay ve Kızılhaç Ulusal Derneği’nin müdahale kapasitesi ile tek başına başa çıkamayacağı boyutlardadır. Yemen, Suriye, Irak, Libya, Filistin, Lübnan, Afganistan, Bangladeş-Myanmar ve Somali’deki gibi müzmin ve yıkıcı krizler müşterek müdahalenin ve işbirliğinin zaruri olduğu boyutlardadır. Örneğin; Yemen’de 8 milyon kişi şiddetli gıda güvensizliği yaşamaktayken, 18 milyon kişi acil dış yardıma ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca, Arakan krizi sonucunda Myanmar’da gördükleri şiddetten kaçıp Bangladeş sınırlarına geçen 600,000 kişilik yeni mülteci akını, dünyanın en yoğun nüfuslu mülteci yerleşim bölgesinin oluşmasına sebep olmuştur. Öte yandan, Suriye krizinin etkisi ile 5.3 milyon Suriyelinin Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır gibi civar ülkelere sığınmasına yol açmış, bu durum bölgedeki ulusal derneklerin müdahale güçlerinin de zorlanmasına sebep olmuştur.

YÜKÜ OMUZLUYORLAR

İİT Bölgesi dahilindeki ulusal dernekler diğer paydaşları gibi insani acıyı hafifletmekten savunmasız kişi ve toplulukların itibar ve refahlarının korunması ve geliştirilmesine kadar geniş bir hizmet çeşitliliği sunarak, her türlü acil duruma ilk müdahale etme sorumluluğu olan yapılardır.

Kızılayların en genelde toplumlarını olağanüstü durumlar ve afetlere hazırlama, toplumun tüm fertlerini bu durumlarda ayakta kalabilecek şekilde güçlendirme, toplum sağlığını koruma ve geliştirme ve çeşitli nedenlerle ihtiyaç sahibi haline gelmiş olanlara yardım gibi temel alanlarda görevleri bulunmaktadır.

İnsani yükün büyük bir kısmını taşımak zorunda kalan İİT ulusal derneklerinin kendi aralarında kuracakları iş birliği ağı bu yükün kardeş yapılar tarafından paylaşılması, ulusal derneklerin güçlendirilmesi, silahlı çatışmalarda insancıl hukukun işletilmesi, barış ve güven artırıcı insancıl tedbirlerin uygulanması ve ortak savunuculuk ve kaynak geliştirme faaliyetleri gibi pek çok imkanlar ve fırsatlar oluşturacaktır.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN ÖNCÜ ÇAĞRISI

13. İİT İslam Zirvesi Başkanı sıfatı ile Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, insani krizlerin çözümünde önemli rol oynayan Kızılay-Kızılhaç derneklerinin daha etkin ve kapsamlı işbirliği tesis etmeleri çağrısında bulunmuştur. Bu hususa İİT-2025 Eylem Planı’nın 2016-2025 Uygulama Planı hedefleri arasında da yer verilmiştir.

Bu ağ, bölgede toplumsal ve organizasyonel seviyede savunmasızlıkların giderilmesi ve direncin artırılması hususlarında ulusal dernekler arasında bütünlük ve tamamlayıcılık sağlayacaktır. Kurulacak ağ, Kızılhaç Kızılay ulusal dernekleri arasında daha sistematik, yapısal bir işbirliği ve iştirak ile insani diplomasi yürüterek ve insani sorunları gidererek İİT bölgesinde politika oluşturma konusunda bir platform olarak hizmet edecektir.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi ve gözlemci ülkelerden gelecek olan 50’ye yakın Kızılhaç ve Kızılay Ulusal Derneği’nin en üst düzeyde temsil edileceği toplantıda iki yüzden fazla insani yardım profesyoneli, İİT bölgesindeki insani durum karşısında geliştirilebilecek çözümleri tartışacak, İşbirliği Ağının kuruluşunu gerçekleştirecek.

Banksy resmi için duvarı söktülerBanksy resmi için duvarı söktüler


Usta ressam Kuinci’nin tablosu Tretyakov Galerisi’nden çalındıUsta ressam Kuinci’nin tablosu Tretyakov Galerisi’nden çalındı

$
0
0

Rus kolluk kuvvetlerinden bir kaynak, peyzaj ustası Rus ressam Arhip Kuinci’nin Moskova’daki Tretyakov Galerisi’nde bulunan 'Ay Petri. Kırım' adlı eserinin çalındığını söyledi. Rusya Kültür Bakanlığı, söz konusu tablonun Tretyakov Galerisi’ndeki yerinde olmadığını doğruladı. Kurum sanat eserinin kaybolmasına ilişkin bilgileri değerlendiriyor.

Kimliği belirsiz kişi götürdü

Tretyakov Galerisi’nde çok sayıda polis bulunuyor. Rusya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü İrina Volk, müzedeki korumaların güvenlik kameralarından kimliği belirsiz kişilerin salonlardan birinin duvarında asılı tabloyu alarak olay yerinden uzaklaştıklarını gördüklerini açıkladı.

Bugün ünlü Rus peyzaj ustası Arhip Kuinci’nin doğum gününün 177. yıl dönümü kutlanıyor. Ressamın 'Ay Petri. Kırım' tablosu 1898-1908 döneminde hayat bulmuştu.

Polis hırsızların peşinde

Rusya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü İrina Volk, polis çalışanlarının Moskova’daki Tretyakov Galerisi’nden Kuinci’nin tablosunu çalan hırsızların kimliklerini tespit etmeye çalıştıklarını belirtti.

Müzedeki güvenlik görevlilerinin polise başvurarak, kameralardan kimliği belirsiz kişilerin salonlardan birinin duvarında asılı tabloyu alarak olay yerinden uzaklaştıklarını gördüklerini bildirdiklerini aktardı.

Volk, “Arhip Kuinci’nin ‘Ay Petri. Kırım’ adlı eserinin çalındığı tespit edildi. Olayla ilgili denetim başlatıldı, olayın ayrıntılarına ulaşılmaya çalışılıyor, tabloyu çalan kişilerin bulunması ve gözaltına alınmasına yönelik önlem alınıyor” ifadelerini kullandı.


Kültür Bakanlığı: Tablonun sigorta tutarı 12 milyon ruble

Rusya Kültür Bakanlığı basın dairesi, Tretyakov Galerisi’nden kimliği bilinmeyen kişilerce çalınan ‘Ay Petri. Kırım’ tablosunun sigorta tutarını 12 milyon ruble (yaklaşık 930 bin TL) olarak açıkladı.

Necati Şaşmaz sözünü tuttu

İnanılmaz olay: Kedi evi yaktı

Yılmaz Özdil'in 2 bin 500 TL'lik kitabını 1 milyon TL'den satışa çıkardı

Sen Anlat Karadeniz'den iyi ki varsın Eren jestiSen Anlat Karadeniz'den iyi ki varsın Eren jesti

$
0
0

Trabzon'un Maçka ilçesinde yaşayan 15 yaşındaki Eren Bülbül, 2017 yılında hain teröristlerin yerini askerlere gösterirken çıkan çatışmada şehit düşmüştü. Sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda "Biride çıkıp demiyor ki Eren iyi ki varsın" ortaya çıkan bu not milyonları ağlatmıştı.

İyi ki varsın etiketine yer verildi

Sen Anlat Karadeniz dizisinde ise Asiye'nin bebeğine Mehmet Eren ismi verilerek iyi ki varsın Eren etiketine yer verildi.

Eren Bülbül

Necati Şaşmaz sözünü tuttu

Alişan: Ali Koç bizi kandırdı

Ayşen Gruda'nın cenazesinde tatsız anlar

Tavuklar artık ilaç da yumurtlayacakTavuklar artık ilaç da yumurtlayacak

$
0
0

İskoçya'da araştırmacılar, ilaç yumurtlayan tavuk üretti. Uzmanlar, tavukların yumurtlamasıyla ilaç üretimin ticari boyutlarda yapılabileceğine inanıyor. Edinburgh'taki Roslin Teknolojileri'den Dr. Lissa Herron tavukların çiftliktekilere kıyasla, daha çok acı çekmediklerini söyledi.

Dr. Lissa Herron:

  • "Çok büyük kümeslerde yaşıyorlar. Yüksek eğitimli teknisyenler tarafından günlük suları ve yemleri veriliyor ve çok rahat bir yaşam sürüyorlar. Tavuklar sadece normal bir şekilde yumurtluyor. Sağlıklarını herhangi bir şekilde etkilemiyor. Sadece yumurtluyorlar."

Düşük maliyet fazla üretim

Bilim insanları daha önce genetiğiyle oynanmış keçiler, tavşanlar ve tavukları süt ve yumurtalarında tedavilerde kullanılabilecek proteinler üretebileceklerini göstermişti. Araştırmacılar yeni yaklaşımlarının öncekilere göre daha etkin olduğunu, daha çok üretim yapıldığını ve maliyetin daha düşük olduğunu vurguladı. BBC'nin haberine göre, Herron "Bu tavuklarla üretim, ilaç fabrikalarına göre 10 ila 100 kaat daha düşük maliyetli. Dolayısıyla, en az 10 kat daha düşük bir üretim maliyetinden bahsediyoruz" dedi.

Önümüzdeki yıllarda seri üretime geçirilmesi beklenen tavukların, işlem nedeniyle herhangi bir işkenceye maruz kalmadığı iddia ediliyor.

En büyük tasarruf, tavuk kümesleri yapmanın maliyetinin, fabrika üretimi ileri derecede steril odalar yapıp, işletmekten daha ucuz olmasından kaynaklanıyor.

İnsan vücudundaki proteinsizliğe çare olarak görülüyor

Çoğu hastalık, vücudun doğal yöntemlerle belirli bir kimyasalı ya da proteini üretmemesinden kaynaklanıyor. Bu tür hastalıklar eksik proteinin bulunduğu ilaçlarla denetim altına alınabiliyor. Bu ilaçlar ilaç şirketleri tarafından üretiliyor ve imalatları çok pahalı olabiliyor. Dr. Herron ve çalışma arkadaşları, maliyeti normalde insanlarda proteini üreten insan genini, tavuğun DNA'sının yumurtasındaki beyazın üretiminde rol oynayan kısmına ekledi.

Yumurtanın beyazında yüksek miktarda protein gizleniyor.

İlaçlardan bir doz üretilmesi için üç tavuk yumurtası gerekiyor ve tavuklar yılda 300 yumurta üretebiliyor. Uzmanlar yeterli sayıda tavuk olursa, ticari miktarlarda ilaç üretilebileceğine inanıyor.

Üretimi için 10-20 yıl süresi var

İlaçların insanların tedavisinde kullanılabilmesi için yasal düzenlemeler gerekiyor ve bunun 10 ila 20 yıl sürebileceği kaydediliyor. Uzmanlar, tavukların hayvan sağlığı için de kullanılabileceğini umuyor.

Bunlar arasında, çiftlik hayvanlarının bağışıklık sistemlerinin geliştirilmesi için antibiyotiklere alternatif ilaçlar olabilir. Böylece antibiyotik dirençli yeni mikrop türlerinin ortaya çıkması riski de azaltılabilir. Dr. Herron macrophage-CSF proteininin ev hayvanlarının tedavisinde de kullanılabileceğini söylüyor.

Sen Anlat Karadeniz'den 'İyi ki varsın Eren' jesti

Usta ressam Kuinci’nin tablosu Tretyakov Galerisi’nden çalındı

Sigara içen imam olamayacak

24 ülkenin genel sağlık sorunu: Cüzzam24 ülkenin genel sağlık sorunu: Cüzzam

$
0
0

Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Didem Dinçer Rota, cüzzam hastalığının, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 2000 yılının sonuna kadar eliminasyonu planlanmış olmasına rağmen halen dünyada 24 ülkede genel sağlık sorunları arasında yer aldığını bildirdi.

Rota, yaptığı açıklamada, deri ve sinir sistemini etkileyen bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığı olan cüzzamın, bir diğer adı ile Lepra veya Hansen hastalığı olarak adlandırıldığını söyledi. Hastalığın ilk ne zaman ortaya çıktığının tam olarak bilinmediğini belirten Rota, hastalık ile ilgili ilk yazılı kayıtların milattan önce 600'lü yıllarına dayandığını ifade etti.

Yeni vaka görülme sıklığının 2014 yılı başlarında 10 bin kişide 0,32 olarak bildirildiğini aktaran Rota, şöyle konuştu:

  • "Görülme sıklığı bölgeden bölgeye değişiklik göstermekle birlikte sosyoekonomik düzeyi düşük yerlerde daha sık gözlenmektedir. Hastalık, genç ve orta yaş grubunda (35 yaş ve altı) erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha fazla görülmektedir. Yapılan bir çalışmada da yaşam boyunca lepra ile enfekte olmak için en riskli yaş grubunun 5-15 yaş arası ile 30 yaş ve üstü olduğu saptanmıştır. Cüzzam hastalığı, DSÖ tarafından 2000 yılının sonuna kadar eliminasyonu planlanmış olmasına rağmen halen, dünyada 24 ülkede genel sağlık sorunları arasında yer almaktadır."

Cüzzamın bulaş kaynağının sadece insan olduğunun ancak bulaşın nasıl gerçekleştiğinin kesin olarak bilinmediğinin altını çizen Rota, insandan insana uzun süreli yakın temasla başta burun sekresyonları olmak üzere vücut salgıları ile bulaştığının düşünüldüğünü vurguladı.

Tüberküloz aşısı korunmada uygulanmaktadır

Rota, klinik belirtilerin hastalık tipi ile ilişkili olarak sadece deri tutulumundan sinir sistemi tutulumu, göz, kemik, kas, diğer organların da tutulduğu, sonunda da şekil bozuklukları ve sakatlıkların geliştiği tablolara kadar değişiklik gösterebildiğini söyledi.

Hastalığın başlamasının, basili (bakterilerin türüne verilen ad) aldıktan sonra hastalık tipine göre 5 ile 20 yıl arasında değişkenlik gösterdiğine dikkati çeken Rota, şunları kaydetti:

"Tanıda tüm enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi etkenin gösterilmesi esastır. Deriden veya sinirden alınan doku örneklerinde basil gösterilebilir. Endemik ülkelerde deriden alınan ince yaymalarda da basil gösterilebilmektedir. Özellikle deri sıcaklığının düşük olduğu kulak lopları, diz dirsek gibi bölgelerden alınan yaymalarda basil gözlenmektedir. Tedavide DSÖ'nün çoklu ilaç rejimi olarak önerdiği başlıca ilaçlar dapson, rifampisin, klofazamin, ofloksasin ve minosiklindir. Bunların dışında levofloksasin, sparfloksasin ve klaritromisin de lepraya etkili antibiyotikler arasında yer alır. Korunmak için özel bir aşı olmamakla birlikte verem (tüberküloz) aşısı korunmada etkili bulunmuş ve uygulanmaktadır."

Sen Anlat Karadeniz'den iyi ki varsın Eren jesti

Necati Şaşmaz sözünü tuttu

İnanılmaz olay: Kedi evi yaktı

Geleneğin izinde bir mimariGeleneğin izinde bir mimari

$
0
0

Hac veya umre vazifesi ile yolu kutsal topraklara düşmüş her yolcu, en nihayetinde İslâm tarihinin ilk camisi olan Kubâ Mescidi'nde duraklar. Hz. Peygamber’in (s.a.v.), Medine’ye varmadan önce son durağı olan Kubâ’da, halihazırda namaz kılmak için kullanılan bir yeri genişleterek inşa ettirdiği bu cami asırlardır Müslümanlar tarafından ziyaret edilmekte. Bizim bugün Kubâ Mescidi olarak bildiğimiz cami, tabi ki, İslam’ın ilk dönemlerinde inşa edilen yapı değil. Daha önceden de restorasyonlara uğrayan, fakat gün geçtikçe yükselen İslam nüfusundan müteşekkil ziyaretçileri konuk edebilmek için genişletilmek zorunda kalan cami, son olarak 1985-89 arasında Suudi Arabistan Kralı Fahd tarafından yeniden inşa ettirildi. Caminin bulunduğu alana, eskisinden beş kat daha büyük bir camiyi yapan mimar ise, geleneksel bir mimari anlayışını takip eden, yaşayan en önemli Müslüman mimarlardan biri olan Abdulvâhid el Vekilidi.

Haberin tamamını okumak için tıklayın

Çok para harcıyorsanız psikolojiniz bozuk olabilirÇok para harcıyorsanız psikolojiniz bozuk olabilir

$
0
0

Geçtiğimiz günlerde Bursa'nın Yıldırım ilçesinde oturan ve psikolojik sorunları olduğu iddia edilen 65 yaşındaki Mehmet Adnan Soyudemir, parasını harcadığı için tartıştığı 32 yaşındaki kızı Ayşe Soyudemir'i 14 yerinden bıçaklamıştı. Baba Soyudemir'in ilk ifadesinde kızıyla para yüzünden tartıştığını itiraf ettiği, "Hesabımda para bırakmamıştı. Sürekli paralarımı yiyordu, onun yaptığı borçları ödüyordum" dediği öğrenilmişti.
Olayı değerlendiren İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ertan Tezcan, "Cinayet evrensel bir sorun. Fakat iki olay benim çok dikkatimi çekti. Bir tanesi bir babanın kızını çok para harcıyor diye öldürmesiydi. Bu vakada aklıma kızda bir bipolar bozukluk ya da borderline bozukluk gibi bir hastalık olup da ona bağlı olarak para harcama olur mu diye soru geldi. Dolayısıyla ben o babanın kızını çok para harcıyor diye psikiyatriste ya da psikoloğa götürmesini tercih ederdim" dedi.

Video: Çok para harcıyorsanız psikolojiniz bozuk olabilir


MUTLAKA TEDAVİ OLUNMALI
Bu olaydan yola çıkarak fazla para harcamanın psikolojik bir rahatsızlık olduğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ertan Tezcan, "Eğer herhangi bir insan bütçesinin ötesinde bir para harcıyorsa kompulsif alışveriş bozukluğu dediğimiz bir rahatsızlık söz konusudur. Kişi adeta o rahatsızlıkta para harcamadan duramıyordur. Kompulsif istifçiler var. Her bulduğu şeyi alıp evine götürür, atamaz, biriktirir evi çöp haline getirir. Bunlar da alışveriş yapıyorlar. Ve alışverişi hiçbir şekilde durduramıyorlar. Bipolar dediğimiz rahatsızlıkta özellikle hipomanik ya da manik süreçler dediğimiz süreçte de kişinin uykusuzluk, çok konuşma, çabuk öfkelenme, çevreyi dinlememe gibi şikâyetlerin yanı sıra özellikle tutarsız ve korkunç bir para harcama görüyoruz. Kredi kartları tamamen kapanabiliyor, başkalarından ciddi borçlar alınabiliyor. Hatta çok düşük fiyatlara gayrimenkuller satılabiliyor. Bu tür durumlarda da son derece dikkatli olmak gerekiyor. Mutlaka kişinin tedavi olması gerekiyor" şeklinde uyarıda bulundu.
  • "Özellikle bir çocuk çok para harcıyorsa, bir kişi evine kapanıp, pek dışarı çıkmak istemiyorsa çok hızlı bir psikiyatrik yardım öneriyorum."

Tavuklar artık ilaç da yumurtlayacak

Usta ressam Kuinci’nin tablosu Tretyakov Galerisi’nden çalındı

Koçu eşliğinde İstanbul yolculuğu

Sıla'dan Ahmet Kural'a bir dava dahaSıla'dan Ahmet Kural'a bir dava daha

$
0
0

Şarkıcı Sıla Gençoğlu, eski sevgilisi oyuncu Ahmet Kural'ın kendisine şiddet gösterdiği iddiası üzerine açılan davanın görülmesi öncesinde, Kural ve avukatı hakkında savcılığa şikayette bulundu.

Gençoğlu, Kural ile avukatının, olaydan 18 saat sonra bir ortamda şarkı söylerken çekilen videosunun üzerinde tahrifat yaptıklarını iddia etti.

Soruşturmada manipülasyon amaçlandı

Sıla Gençoğlu, adına avukatı tarafından verilen şikayet dilekçesinde, Sıla'nın yüzündeki morlukların göründüğü 6 saniyelik kısmın kesilerek, videonun tahrif edildiği, bununla da soruşturmada manipülosyan yapılmak istendiğinin amaçlandığı ileri sürüldü.

Dilekçede, Ahmet Kural hakkında, "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ile suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçlamalarından, avukatı hakkında da, bu suçlamaların yanı sıra, "görevi kötüye kullanma" suçlamasından soruşturma başlatılması talep edildi.

Bilirkişi raporu: 6 saniye eksik

Öte yandan savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporunda, videonun orijinal halinin 32 saniye olduğu, Ahmet Kural avukatının dosyaya sunduğu videoda ise 6 saniyenin eksik olduğu kaydedildi. Raporda, eksik olan kısımda Sıla'nın, 'sol gözüne yakın bir bölgede yanağının üzerinde ten rengine göre farklı renkte olan kısımların olduğu' tespitine yer verildi.

Savcı videoyu yayınlayan kanala sordu

Kural'ın avukatının, video görüntüsünün, ilk yayınlayan kanaldan alıp dosyaya sunduklarını belirtmesi üzerine savcılık, söz konusu televizyon kanalına yazı yazdı. Kanaldan savcılığa gönderilen cevap yazısında, videonun Ahmet Kural'ın avukatı tarafından kanala iletildiğinin bildirildiği öğrenildi.

İlk duruşma 7 Mart'ta

Sözcü'nün haberine göre, Ahmet Kural hakkında, Sıla Gençoğlu'nu darp ettiği iddiası ile, 'Hakaret', 'Tehdit' ve 'Basit yaralama' suçlarından 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. İlk duruşma 7 Mart'ta yapılacak.

Bakan Selçuk'tan Sıla'ya telefon: Bakanlık olarak yanındayız

Sen Anlat Karadeniz'den iyi ki varsın Eren jesti

Necati Şaşmaz sözünü tuttu


Rıza Sarraf borçlarını ödemedi: Ebru Gündeş'e haciz geldiRıza Sarraf borçlarını ödemedi: Ebru Gündeş'e haciz geldi

$
0
0

Büyükçekmece'deki sitenin yönetimi Rıza Sarraf hakkında aidat borcu nedeniyle 25 bin TL'lik icra takibi başlattı. Sarraf'a ulaşılamayınca alacaklı avukatının talebi üzerine Ebru Gündeş'e haciz ihbarnamesi gönderildi. İhbarnamede 25 bin TL borç nedeniyle Sarraf'ın Gündeş'in nezdindeki hak ve alacaklarının 25 bin TL'lik kısmına haciz konulduğu belirtildi. Ebru Gündeş de avukatı aracılığıyla İstanbul İcra Müdürlüğü'ne itiraz ederek, Rıza Sarraf'ın kendisinden hak ve alacağının bulunmadığını savundu. Bu nedenle haciz talebinin yerine getirilemediğini bildiren Gündeş, haciz kararına itiraz etti.

BÜYÜKÇEKMECE'DE 47 DAİRE

2016 yılının Mart ayında ABD'ye giriş yaparken 'İran yaptırımlarını delme' suçlamasıyla tutuklanan Rıza Sarraf'ın mahkemede 'itirafçı' olmasının ardından New York'ta lüks içinde yaşadığı ortaya çıkmıştı.

Sarraf'ın Büyükçekmece'deki lüks sitede 47 daire ve dükkanı bulunuyor. Sarraf, bu gayrimenkulleri 22 Kasım 2011 tarihinde üzerine tescil ettirdi. Sitenin adı ile Sarraf'ın eski şirketlerinden birinin adının aynı olması dikkat çekmişti.

Duruşmaya gelmeyen Ebru Gündeş'e son uyarı

Rıza Sarraf'a yakalama kararı

Otelini sokakta kalan evsizlere açtı: Tüm ihtiyaçlarını karşılayacakOtelini sokakta kalan evsizlere açtı: Tüm ihtiyaçlarını karşılayacak

$
0
0

Fırtına ve hortumlarla sarsılan Antalya'nın Manavgat ilçesinde evsizlerin, soğuk ve yağışlı havada camilerin bahçelerine sığındığı yönünde sosyal medyada yapılan paylaşımlar üzerine Manavgat Belediyesi ve Manavgat Kaymakamlığı harekete geçti. Manavgat'ta camilerin bahçelerinde yere serdikleri karton üzerinde yatan evsizler, zabıta ekipleri tarafından alınarak Boğaz Otel'e, kaymakamlığa başvuranlar ise Turizm Uygulama Oteli'ne yerleştirildi.

Evsizlere ücretsiz konaklama, yiyecek ve içecek

Manavgat Belediyesi Meclis Üyesi ve Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi olan Taner Demir Durar, evsizlerin sahibi olduğu Boğaz Otel'e yerleştirilmesinin ardından sosyal medya hesabından, "Değerli dostlarım, çetin geçen kış aylarında başını sokacak sıcak bir yuvası, içecek bir tas çorbası olmayan kardeşlerimize sınırsız ve ücretsiz konaklama, yiyecek ve giyecek hizmeti verilmektedir. Bildiklerinizi tarafımıza yönlendirmenizi istirham ediyorum" çağrısında bulundu.

Bulaşıkçılık yaptı

Otelciliğin yanı sıra SPA işletmeciliği, mağazacılık, restoran, lojistik ve ulaşım sektörlerinde faaliyet gösteren işletmeleri bulunan Taner Demir Durar, hayat hikayesini ve otelinin kapılarını evsizlere açmasının nedenlerini anlattı. 1974 yılında Van'da doğan ve 9 kardeşi olan Durar, 10 yaşındayken evli olan ağabeyi ve yengesiyle birlikte çalışmak için Konya'ya geldiğini, ilk önceleri simit sattığını ardından bulaşıkçı olarak çalışmak için bir fabrikaya girdiğini, kısa süre sonra yılın personeli seçilip Antalya Side'ye 1 haftalığına tatile gönderildiğini ifade etti.

Durar, "Side'ye tatile geldiğimde, Konya'da aldığım ücretlerle buradakileri karşılaştırdım. Aynı işi yapıyoruz ama mesela Konya'da o zaman 400 lira maaş alıyorduk, bir baktım Side'de bir bulaşıkçı 800 lira maaş alıyor. Ben de kendi kendime, 'Nasıl olsa memleketten çıkmışım. Ana yok baba yok. Ha Antalya ha Konya' dedim. Side'de kalma kararı aldım. Tabii yazın güzel çalışıyor, para kazanıyorduk, aile ekonomisine katkı sağlıyorduk, memleketimize para gönderiyorduk" dedi.

Taner Demir Durar

Kışın sokaklarda kaldı çöp tenekesinden yemek aradı

Side'ye geldiği 1988 yılında turizm sezonunun nisan ayında başlayıp eylül ayında sona erdiğini söyleyen Taner Demir Durar, şöyle konuştu:

"O süre içerisinde çoğu zaman sokaklarda kalıyorduk. Kalacak yer yok, yiyecek yok. Bir yerlerde anlık günlük iş bulabilirsek çalışıyorduk ama genelde sokaklarda geçiyordu yaşamımız. İnsanların yazın tatil yaptığı çardaklarda biz kışın kapısı açık bulabilirsek, girip oralarda yatabiliyorduk. Karnımız çok aç olduğunda çöp tenekelerine 'belki ekmek koyan vardır' diye bakıyorduk. Çoğu zaman da çöp tenekelerinden ekmek alıp, yedik. Mesela Side'ye girişte sağ tarafta bir çöp tenekesi vardı. Hayatım boyunca hiç unutamayacağım çöp tenekesi. Genelde orada bulurduk ekmeği. Oradan ekmek yediğimiz çok günlerimiz oldu. Kışın kaldığımız kulübelerde elektrik varsa sorun yoktu. Çünkü ufak bir saç kurutma makinemiz vardı. Akşamları onu yatağımızın içine koyuyorduk, 1-2 dakika çalıştırınca yatak sıcacık oluyordu. Saç kurutma makinesiyle ısınabiliyorduk ki o da bizim için çok büyük bir zenginlikti."

Taner Demir Durar'a ait otel.

Aç kaldı

Bu döneme ait hiç unutamayacağı anılardan birinin bir köpekle birlikte açlıktan ekmek bekledikleri zaman olduğunu belirten Taner Demir Durar, şunları söyledi:

"Kolunun altına bir ekmek koyup, parçalayıp yiyen bir Çamur Şevket abimiz vardı. Yazın turist dolaştırıyordu, kışın o da bizim gibi aç kalıyordu, sokaklarda kalıyordu. Side Tapınağı'nda bir gün onun ekmek yediğini gördüm. 'Şevket abi, karnını doyurur da bir parça ekmeği taşın üstüne koyar da biz de yer miyiz' gibisinden 10-15 metre uzağında oturmuştum. Bekliyor, 'Acaba ekmeği bırakacak mı' diye dikizliyordum. Birkaç dakika sonra bir köpek geldi, o da benim gibi aç kalmış sokaklarda. Köpek de sağına oturdu. Ben soluna oturmuştum. İkimiz de Şevket'e bakıyoruz. 'Acaba bir parça ekmek bırakacak mı' diye. Şevket abi, karnını doyurduktan sonra ekmeği gazeteye sardı kolunun altına aldı, gitti. Ben de aç kaldım, köpek de."

Sokakta kalmak zor

Sosyal medyada gördüğü paylaşımlar sonucu eski günlerinin gözünün önüne geldiğini belirten Durar, "Sokaklarda kalmak çok zordur, yatacak yeriniz yok, yiyecek ekmeğiniz yok, başınızı sokacak yuvanız yok, derdinizi paylaşabilecek, yardım alabilecek birileri yok. O hayattan gelen biriyim. Dolayısıyla bu tür konulara duyarsız kalmam benim için asla söz konusu olamaz. Bu oteli açmamdaki nedenlerden birisi de oydu. Elimden geldiğince ihtiyaç sahibi insanların ihtiyaçlarını ücretsiz karşılayabilmek" dedi.

Evsizlerin tüm ihtiyacını karşılayacak

Yaptığı çağrıdan sonra çevresindeki insanlardan çok olumlu dönüşler aldığını kaydeden Durar, "Bu yıl kış ayları çetin geçiyor. Biz de böyle bir durumda olur ya dışarıda kalmış mağdur vatandaşlarımız, kardeşlerimiz varsa kendilerine yardımcı olalım, sıcak bir çorba içirelim, sıcak bir yuvaları olsun. Ne zamana kadar, sezon başına kadar, havalar ısınana kadar. Biz konaklamayı vereceğiz, 3 öğün yiyeceği vereceğiz, giyim kuşam ihtiyaçları varsa tekstil mağazalarımızdan onları tedarik edeceğiz. Sağlık sorunları varsa, o konuda yardımcı olacağız. İmkanlarımız ölçüsünde tamamıyla problemsiz, sorunsuz tüm ihtiyaçlarını karşılayacağız. Devletimiz, Büyükşehir Belediyemiz, Manavgat Belediyemiz, Kaymakamlığımız gereğini yapıyor ama ulaşamadığı olur, göremediği olur. Bu gibi durumlar için biz vatandaş olarak görevimiz yapmak istiyoruz" diye konuştu.

Hep hedefleri oldu

Bulaşıkçılıktan başladığı ve kış aylarında sokaklarda kaldığı ve çöp tenekelerinde ekmek aradığı günlerden bugünlere kadar hayatında hep hedefler olduğunu anlatan Durar, şöyle dedi:

"Bulaşık yıkarken hedefim çırak olmaktı. Çırak olduktan sonra hedefim aşçı olmak, sonra aşçıbaşı olmaktı. Aşçıbaşı olduktan sonra kendi işimi kurmak vardı. Hep böyle hedeflerle büyüdüm. Hiçbir zaman hedefsiz bir hayatım olmadı. Başarı da oradan geldi. Dürüst çalışmak çok önemli. Allah'a karşı dürüst olmak, çalışana karşı dürüst olmak, vatana, millete karşı dürüst olmak, bunlar çok önemli kriterler. Ekonomik olarak biraz büyüdük, 3-5 işletmemiz oldu ama hep büyük riskler aldık. Başka da bir sermayemiz yoktu. Yaşamak için de çalışmamız gerekiyordu."

Taner Demir Durar, SPA işletmeciliği, mağazacılık, restoran, otelcilik, lojistik ve ulaşım sektörlerinde 13 işletmeleri olduğunu, turizmin yüksek olduğu aylarda çalışan sayısının 250'ye yaklaştığını da aktardı.

Sıla'dan Ahmet Kural'a bir dava daha

Sen Anlat Karadeniz'den iyi ki varsın Eren jesti

1.63'lük Onur 1.70 olmak için ameliyat oldu1.63'lük Onur 1.70 olmak için ameliyat oldu

$
0
0

Antalya'nın Serik ilçesinde oturan Mustafa Onur Akyel, boy uzatma ameliyatı olmak için MedicalPark Antalya Hastane Kompleksi'ne başvurdu. Hastanenin Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Burak Germen, Akyel'e sürecin cerrah için olduğu kadar hasta için de zor olduğunu söylediğini belirterek, ameliyata Akyel ile birlikte karar verdiklerini kaydetti.

Akdeniz Üniversitesi'nin radyoloji bölümünden mezun olan Mustafa Onur Akyel, 1.63lük boyunu kısa bulduğunu belirterek bu ameliyata karar verdiğini söyledi. Akyel, zor bir ameliyata girdiğini ama hiç pişman olmadığını ifade ederek şöyle konuştu:

  • “Artık çekeceğim sıkıntısını. 1.70 olmak varken 1.63 olmam yani" dedi. Uzun boylu olduğunda özgüvenini kazanacağına inanan Akyel, “Boyum uzadığında ortamlarda kendime güvenim artar. Tabii bunu örmeden bilemiyorum."

İKİ UYLUK KEMİĞİ SİMETRİK OLARAK KIRILDI

Meslek hayatında 20 kadar boy uzatma ameliyatı yaptığını aktaran Opr. Dr. Germen, ameliyatın temel prensibinin günlük 1 mm uzama olduğunu ifade etti. Opr. Dr. Germen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ameliyatta her iki uyluk kemiğinin alt uç bölümünden 4 santimlik kesiyle girerek, uyluk kemiklerini kontrollü ve simetrik olarak kırdık. Bacakların yan dışlarında ciltten kemiklerin üst ve altlarına 4'er çivi yerleştirip bunları da fiksatör dediğimiz aparata monte ettik. Onu da bacaklara sabitledik. Tabii kemik uzayınca diğer dokuların da buna adapte olması lazım. Kemiğin yanı sıra, kas, yumuşak dokular, damar ve sinir yapıları da günde 1 mm uzamaya olumlu yanıt veriyor."
Ameliyatın ardından Onur'un 2'nci gün ayağa kalktığını, 3'üncü gün yürüdüğünü belirten Op.Dr. Germen, “Onur şu an komplikasyonları önlemek adına yardımcı bir yürüme cihazı olan yürüteç dediğimiz cihazla yürüyor. Kendi işini kendi görebiliyor. Her hafta da kontrolünü gerçekleştiriyoruz" diye konuştu.

APARATI GÜNDE 4 KEZ 90 DERECE ÇEVİREREK 1 MM UZAMA SAĞLIYOR

Onur'un 1,63 olan boyunun 1,70 olmasını istediğini vurgulayan Op.Dr. Germen, “Tabii bu teorik olarak mümkün. Ancak Onur'a anlattığım gibi zorlu bir dönem. Geç kaynama, erken kaynama, kaynamama, enfeksiyon gibi komplikasyonlara açık ameliyatlardır bu tip ameliyatlar" dedi. Onur'un iki bacağının yanlarına sabitlenen aparatı temiz tutması, pansumanlarını düzenli yapması gerektiğini de sözlerine ekleyen Op.Dr. Germen, “Onur günde 6'şar saat aralıklarla cihazın, tel ve çivilerin diplerinin bakımını yapıyor. Çünkü temiz tutulması gerekiyor. Diz ve eklem egzersizlerini yapıyor. Günde 4 defa da bu aparatı 90 derece çevirmek suretiyle 1 mm uzamayı sağlıyor" ifadelerini kullandı.

80 GÜNDE 8 SANTİM UZAYACAK

Bir ay önce ameliyat olan Mustafa Onur Akyel'in şu anda sol ve sağ bacağının 27 mm uzamasının sağlandığını vurgulayan Opr. Dr. Germen, “Yapılan tetkiklerde şimdilik kaynama dokuları oluştuğunu gördük. Zaman içinde bu dokular kemikleşecek. Ve kemikleşme başlayınca bizim uzatma işimiz sonlanmış olacak. Normalde her şey yolunda giderse günde 1 mm uzayarak 80 günde 8 santim uzayacak. 80 günlük boy uzamanın ardından yaklaşık 3 ay süresince de uzatılan kemik dokusunun sertleşmesi beklenecek" dedi.

'3 YILDIR BİZİ İKNA ETMEYE ÇALIŞIYORDU'

Onur'un ablası Ayşenur Akyel (24) de, kardeşinin 3 yıldır boy uzatma ameliyatı olmak istediğini ve aile olarak buna karşı çıktıklarını belirtti. Kardeşinin boyu ortalamanın altında olmasına rağmen kısa olmadığını ifade eden Ayşenur Akyel, “Kardeşim 3 yıldır bizi ikna etmeye çalışıyordu. Biz istemedik. En çok da babam istemedi. Babam istemeyince biz hepimiz istesek bile bir şey fark etmiyordu. En sonunda babamız da ikna oldu. Aile olarak en büyük isteğimiz Onur'un mutlu olması. Yoksa biz ameliyat olmasını desteklememiştik" dedi.

Rıza Sarraf borçlarını ödemedi: Ebru Gündeş'e haciz geldi

Çok para harcıyorsanız psikolojiniz bozuk olabilir

Tavuklar artık ilaç da yumurtlayacak

Yusuf Kaplan'ın 100 kitaplık okuma listesine yeni eserler eklendiYusuf Kaplan'ın 100 kitaplık okuma listesine yeni eserler eklendi

$
0
0

Türkiye'nin önemli düşünürlerinden olan Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, 100 kitaptan oluşan okuma listesi tavsiyesine dair yazılarının dördüncüsünü yayınladı. ‘Önümüzü açacak öncü kuşak için 100 kitaplık okuma listesi’ başlığı ile ile kaleme aldığı yazılarda ödünç bir akıl ile ödünç bir dünya inşa edilemeyeceğinin altını çizen Kaplan, kendi dünyamızı, tarihimizi, toplumumuzu tanımamız gerektiğini savunarak eğitim sisteminin de kendi kültür dinamiklerimizle şekillenmesi gerektiğini ifade ediyor.

RUH KAZANDIRMALIYIZ

Amacının yalnızca kitap okutmak değil ruh kazandırmak olduğunu belirten Kaplan, “Mevcut eğitim sisteminin, fikir, sanat, kültür ve medya rejiminin genç kuşaklarımızı nasıl öldürdüğünü ve önümüzü açacak öncü kuşakların nasıl yetiştirilebileceğini göstermek” diyor.

Bir eğitim sisteminin kendi çocuklarını kendi medeniyet dinamikleri ekseninde değil de, başka bir medeniyetin gözlükleriyle, bakış açılarıyla, idealleriyle, kavramlarıyla yetiştiriyorsa durumun çok vahim olduğuna inanan Kaplan, toplumun mezarını kazdığına hatta ülkenin temelini dinamitleyerek geleceğini yok etmekten başka bir şey yapmadığın söylüyor.

ÖNCÜ KUŞAK İÇİN DERTLENİYOR

“Bizim öncü kuşaklarımızı nasıl yetiştirebiliriz?” derdiyle dertlenen Kaplan, bu yakıcı mesele üzerinde kafa patlatıyor. Kendince bir çözüm yolu bulan Kaplan, 5 aşamadan oluşan 100 kitaplık bir okuma listesi hazırladı ve 20 Kasım 2016’da yayınlamaya başladı. İlk aşamasında dert sahibi yapacak kitaplar sunan Kaplan, 27 Mart 2017’de yayınladığı ikinci aşamada usûl kitaplarıyla derse geçiyor. Kaplan, 2 Temmuz 2018’de yayınladığı üçüncü aşamada ise tarihe, tarih felsefesine, medeniyetler tarihine ve felsefesine odaklanıyor.

Yusuf Kaplan, listesinin dördüncü aşamasında, okuru düşünce tarihi, İslâm düşüncesi, çağdaş düşünce, sanat, edebiyat ve estetik okumalarına yönlendiriyor. Beşinci ve sonuncu aşamada İslâm, Doğu ve Batı medeniyetlerinin klasik metinlerini sunacağını hatırlatan Kaplan’ın seçtiği kitaplar sosyal medyada da büyük ilgi görüyor. Çok sayıda internet kullanıcısı arama motorlarında Yusuf Kaplan'ın tavsiye kitap listesini araştırıyor.

Arama motoru Google'da Yusuf Kaplan ismi aratılınca tavsiye kitap listesi üzerine yapılan sorgulamalar da öneriliyor.

DÜNYA GENELİNDE İLGİ GÖRDÜ

100 Kitaplık Okuma Listesi’nin yirmişer kitaptan oluşan ilk iki aşamasının bütün dünya genelinde yoğun ilgi gördüğüne söyleyen Kaplan, sadece Türkiye’de değil, Avrupa ülkelerinden Amerika’ya, Japonya’dan Avustralya’ya kadar dünyanın her yerinde ilk listenin okunduğunu belirtti.

Okuma listesinin yanı sıra romanlar ve referans kitaplar da sunan Kaplan, okuma yöntemleriyle de okurun zihnini toparlamasını ve konulara her yönüyle hakim olmanın kolaylığını sunuyor.

100 kitaplık okuma listesinde İslam'ın Dirilişi, Beş Şehir, Uzun Hikâye gibi yapı taşı diyeceğimiz kitaplar yer alıyor. Bunların yanı sıra yerli ve yabancı yazarların gözünden İslam tarihi, dünya tarihi, mimari, edebiyat ve sosyoloji gibi farklı birçok konu ele alınıyor.
İşte Yusuf Kaplan’ın şimdiye kadar önerdiği okuma listesindeki kitaplar:

  • BİRİNCİ AŞAMA OKUMA LİSTESİ
  • 1-İslam'ın Dirilişi-Sezai Karakoç.
  • 2-İnsanlığın Dirilişi-Sezai Karakoç (Birinci Aşama bitince yeniden okunacak).
  • 3-Diriliş Neslinin Amentüsü-Sezai Karakoç.
  • 4-Sütun-(Hepsi değil, bazı bölümleri seçilerek okunacak)-Sezai Karakoç.
  • 5-Yitik Cennet-Sezai Karakoç.
  • 6-Geleceğimizde İslâm Var-Roger Garaudy.
  • 7-Bu Ülke-Cemil Meriç (Birinci Aşama bitince yeniden okunacak).
  • 8-Beş Şehir-Ahmet Hamdi Tanpınar-(Birinci Aşama bitince yeniden okunacak).
  • 9-Yaşamak-Cahit Zarifoğlu (Birinci Aşama bitince yeniden okunacak).
  • 10-İnsanlığın Medeniyet Destanı-Roger Garaudy.
  • 11-Gül Yetiştiren Adam-(Anlatı) Rasim Özdenören
  • 12-Yoksulluk İçimizde-(Hikâye) Mustafa Kutlu.
  • 13-Ya Tahammül Ya Sefer-(Hikâye) Mustafa Kutlu.
  • 14-Bu Böyledir-(Hikâye) Mustafa Kutlu.
  • 15-Sır-(Hikâye) Mustafa Kutlu.
  • 16-Uzun Hikâye-(Hikâye) Mustafa Kutlu.
  • 17-Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler-Rasim Özdenören.
  • 18-Üç Zor Mesele-İsmet Özel.
  • 19-İslâm'ın Vadettikleri-Roger Garaudy.
  • 20-Doğu ve Batı Arasında İslâm-Aliya İzzetbegoviç.
  • İKİNCİ AŞAMA OKUMA LİSTESİ
  • 21-Okulsuz Toplum-Ivan Illich-Birey Toplum Yayınları.
  • 22-Türkiye'nin Maarif Davası-Nurettin Topçu-Dergâh Yayınları.
  • 23-İslâm Kültür Atlası-İsmail Faruki-İnkılab (“Rehber” kitap bu: Liste bitince 2. kez okunacak)
  • 24-İslâm Tarihi-3 cilt-Filibeli Ahmet Hilmi ve Ziya Nur Aksun-Ötüken Yayınları
  • 25-Kur'ân-ı Kerîm Işığında Hz. Muhammed Mustafa (sav)-2 cilt-Osman Nuri Topbaş-Erkam Y.
  • 26-Mızraklı İlmihal-Semerkand Yayınları
  • 27-Komünist Manifesto-Marx & Engels.
  • 28-İlm-i Hâl-S. Ahmet Arvâsî
  • 29-Tefsir Usûlü ve Tarihi-Ömer Çelik-Erkam Yayınları
  • 30-Sünneti Anlamada Yöntem-Yusuf el-Karadavî
  • 31-Çöle İnen Nur-Necip Fazıl Kısakürek
  • 32-Fıkıh Usûlü-Vehbi Zuhayli-Risale Yayınları
  • 33-Tasavvuf-William Chittick-İz Yayıncılık
  • 34-Kelâma Giriş-U. Murat Kılavuz-A. Saim Kılavuz-İSAM Yayınları
  • 35-İslâm'ın Vizyonu-William Chittick-İnsan Yayınları
  • 36-Yoldaki İşaretler-Seyyid Kutup
  • 37-İslâm Düşüncesi-Muhammed İkbal-Külliyat Yayınları
  • 38-40-Çağ ve İlham-I-II-III-Sezai Karakoç-Diriliş Yayınları
  • ÜÇÜNCÜ AŞAMA OKUMA LİSTESİ
  • 41-Tarih Hırsızlığı-Jack Goody-İş Bankası Yayınları.
  • 42-Şarkiyatçılık-Edward Said-Metis Yayınları.
  • 43-Küresel Çağda Tarih Yazmak-Lynn Hunt-Küre Yayınları.
  • 44-Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek-Marshall Hodgson-Vadi Yayınları.
  • 45-Dünya Tarihi-William McNeill-İmge Yayınları.
  • 46-Uygarlıkların Grameri-Fernand Braudel-İmge Yayınları.
  • 47-Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri-Pitirim Sorokin.
  • 48-49-Tarih Bilinci-Arnold Toynbee-2 cilt.
  • 50-İslâm Medeniyeti Tarihi-Wilhelm Barthold, Mehmet Fuad Köprülü-Alfa Yayınları.
  • 51-53-İslâm’ın Serüveni-Marshall Hodgson-3 cilt-Pegasus Yayınları.
  • 54-Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi-Osman Turan-Ötüken Yayınları.
  • 55-Zihniyet ve Din-Sabri Ülgener.
  • DÖRDÜNCÜ AŞAMA OKUMA LİSTESİ
  • 56-Modern Dünyanın Bunalımı-Rene Guenon-İnsan Yay.
  • 57-Hikmetin Yapıtaşları: Felsefeye Giriş-Douglas J. Soccio-Kaknüs Yay.
  • 58-Avrupa Düşüncesinin Serüveni-Jaqueline Russ-DoğuBatı Yay.
  • 59-Batı Düşüncesi Tarihi-Richard Tarnas-2 cilt-Külliyat Yay.
  • 60-Sosyolojik Düşünce Geleneği-Robert Nisbet-Paradigma-Vadi Yay.
  • 61-Siyasî Felsefenin Büyük Düşünürleri-William Ebenstein-(Çev.: İsmet Özel)-Şule Yay.
  • 62-İnsanın Durumu-Lewis Mumford-Açılımkitap Yay.
  • 63-İslâm Düşüncesinde İlimlerin Tasnifi-Osman Bakar-İnsan Yay.
  • 64-Hilal Doğarken-Ziyaüddin Serdar-İnsan Yay.
  • 65-Fıkıh Usûlünün Mahiyeti ve Gayesi-A. Cüneyd Köksal-İSAM Yay.
  • 66-Varolmanın Boyutları-William Chittick-İnsan Yay.
  • 67-İslâm Felsefesi: Tarih ve Problemler-M. Cüneyt Kaya-edisyon-İSAM Yay.
  • 68-İslâm Düşüncesi Tarihi-M. Şerif-2 cilt-İnsan Yay.
  • 69-Türkiye’nin Çağdaş Düşünce Tarihi-Hilmi Ziya Ülken-İş Bankası Yay.
  • 70-Edebiyat Yazıları-1-2-Sezai Karakoç-Diriliş Yay.
  • 71-Kırk Ambar-Cemil Meriç
  • 72-Yaşadığım Gibi-Ahmet Hamdi Tanpınar
  • 73-Sanatın Öyküsü-Ernst Gombrich
  • 74-Sanatın İcadı: Bir Kültür Tarihi-Larry Shiner-Ayrıntı Yay.
  • 75-Sanat Tarihinin Tarihi-Vernon Hyde Minor-Koç Üniversitesi Yay.
  • 76-Aşk Estetiği-Beşir Ayvazoğlu
  • 77-İslâm Sanatı: Dil ve Anlam-Titus Burkhardt
  • 78-İslâm Mimarisi Üzerine Düşünceler-Turgut Cansever
  • 79-Gözün Vicdanı: Kentin Tasarımı ve Toplumsal Yaşam-Richard Sennett-Ayrıntı Yay.
  • 80-Sinemanın Hakikati-1. Cilt ve Hakikatin Sineması-2. Cilt-Enver Gülşen-Külliyat Yay.

Canı pahasına doğruları söylemekten geri durmayan şair: Nef’i

Neyzen Tevfik’in vefatının 66. yılı

R’leri söyleyemeyen şair: Özdemir Asaf

Doğu'nun mendereslerinde görsel şölenDoğu'nun mendereslerinde görsel şölen

$
0
0

Doğu Anadolu Bölgesi'nde kar yağışı nedeniyle Iğdır'daki Ünlendi Vadisi'nden geçen derenin oluşturduğu menderesler, görsel şölen sundu.

Bölgede bir süredir aralıklarla etkili olan kar yağışı nedeniyle Iğdır'ın özellikle yüksek kesimleri beyaza büründü. Soğuk havanın da etkili olduğu kentte Aras Dağları'ndan gelen akarsular dondu, vadiler ve ovalar karla kaplandı.

Ünlendi Deresi ve geçtiği vadide oluşturduğu menderesler, güzel görüntü oluşturdu. Manzara, havadan görüntülendi.

Akarsular dondu, vadiler ve ovalar karla kaplandı.

Ağrı

Ağrı İl Özel İdaresinden yapılan açıklamada ise kentte kar yağışı ve buzlanma nedeniyle 15 köy yolunun ulaşıma kapandığı belirtildi. Açıklamada, ekiplerin kapalı köy yollarını açabilmek için çalışmalarını sürdürdüğü bildirildi.

Karayolları 123. Şube Şefliğinden yapılan açıklamada ise kar nedeniyle sorumluluk alanlarındaki yollarda herhangi olumsuzluğun yaşanmadığı kaydedildi.

Yollarda genişletme ve kar temizleme çalışmalarının sürdürüldüğü ifade edilen açıklamada, özellikle sabah etkili olan buzlanmaya karşı da tuzlama çalışmaları yapıldığı belirtildi.

Otelini sokakta kalan evsizlere açtı: Tüm ihtiyaçlarını karşılayacak

Sen Anlat Karadeniz'den iyi ki varsın Eren jesti

Viewing all 32783 articles
Browse latest View live